Dili çözülür gibi olmak ne demek ?

Emir

New member
“Dili Çözülür Gibi Olmak” Üzerine Bir Hikâye

Arkadaşlar selam!

Geçenlerde başıma öyle bir şey geldi ki hâlâ kahve içerken hatırlayıp gülüyorum. Konu tam da forumun başlığıyla alakalı: “Dili çözülür gibi olmak ne demek?” Hepimiz biliriz, insan uzun süre sustuktan, sıkıntısını, sırrını ya da derdini içine attıktan sonra bir anda konuşmaya başlar ya... İşte tam o hâli anlatan bir deyim bu. Ama ben size bunu bir hikâye üzerinden anlatacağım. İçinde stratejik bir erkek de var, empatik bir kadın da…

---

Köy Kahvesindeki Sessiz Çırak

Bizim köyde Hasan adında bir çocuk vardı. Sessiz, içine kapanık, tek kelime etmez. Kahvede çıraklık yapardı ama ne selam verir, ne sohbet açardı. İnsanlar arasında adı çıkmıştı: “Bu çocuk dilsiz galiba.”

Bir gün köyde bir mesele patlak verdi. İki komşunun tarlalarının sınırı karışmış. Herkes tartışıyor, bağırış çağırış… İş tam kavga çıkacakken, bizim kahveci Mehmet Ağa ortaya girdi. Erkek bakış açısının tam kitabî örneği: “Hemen çözüm bulmalıyız, aksi hâlde iş büyür.”

Mehmet Ağa haritayı çıkardı, metreyi getirdi, herkesin gözü önünde sınırı ölçmeye başladı. Stratejik, pratik, net. Ama tartışma durmadı çünkü mesele sadece sınır değildi; işin içinde yıllardır süren kırgınlıklar da vardı.

---

Kadınların Empatik Müdahalesi

Tam o sırada köyün kadınları devreye girdi. Ayşe teyze, elinde çayıyla geldi ve dedi ki:

“Bakın, mesele taşın ötesi değil, yılların hatırıdır. İnsan insanı kırar ama gönül almak da insana yakışır.”

Kadınların yaklaşımı bambaşkaydı. Onlar ölçümle, metreyle ilgilenmiyordu; gönüllerin barışmasıyla ilgileniyorlardı. Empati kurarak, tarafların çocukluğundan beri gelen dostluklarını hatırlatarak konuşuyorlardı.

---

Hasan’ın Dilinin Çözülüşü

Ve tam o sırada, yıllardır konuşmayan Hasan, birden söze girdi. Önce herkes şaşırdı: “Oha, bu çocuk konuşabiliyor muymuş?” dedi adeta. Hasan, yıllardır sessizce dinlediği sohbetlerden, babasından duyduğu bilgilerden, dedesinden kalan belgelerden bahsetmeye başladı.

Sanki dili çözülmüştü. O güne kadar tek kelime etmeyen çocuk, bir anda şakır şakır konuşmaya, detaylar anlatmaya başladı.

“Dedem bana bu tarlaların sınırını anlatmıştı. Şurada yaşlı bir incir ağacı vardı, sınır hep onun dibinden geçerdi. Ayrıca köy defterlerinde de yazıyor.”

İnsanlar büyülenmiş gibi dinledi. Çünkü suskun birinden gelen söz, her zaman daha etkili olur.

---

Strateji ile Empatinin Buluştuğu An

Mehmet Ağa’nın stratejisiyle, Ayşe teyzenin empatisi Hasan’ın ağzından dökülenlerle birleşti. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı ile kadınların ilişki odaklı bakışı, çocuğun dili çözülür gibi olmasıyla ortak bir zemine kavuştu.

O tartışma, Hasan’ın sözleriyle tatlıya bağlandı. Çünkü meseleye hem akıl, hem gönül, hem de bilgi karışmıştı.

---

Forumda Tartışmaya Açık Kısım

Hikâyeden sonra düşündüm: “Dili çözülür gibi olmak” deyimi aslında sadece suskun birinin konuşmaya başlaması değil, aynı zamanda yıllardır biriktirdiği şeyleri bir anda ortaya dökmesi.

Peki sizce de öyle değil mi? Hiç böyle bir an yaşadınız mı? Yani normalde konuşmayan birinin bir anda açılıp herkesi şaşırttığına şahit oldunuz mu?

Bir de merak ediyorum: Sizce bu tür durumlarda erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı mı işe yarar, yoksa kadınların empatik bakışı mı daha kalıcı barış sağlar?

---

Sonuç: Suskunluktan Çözüme

Hasan’ın hikâyesi bize şunu gösterdi: Dili çözülür gibi olmak, aslında sessizliğin biriktirdiği ağırlığın patlamasıdır. Erkekler stratejik tarafıyla “nasıl çözeriz?” diye bakar, kadınlar empatik tarafıyla “nasıl gönül alırız?” diye yaklaşır. Ama asıl güç, her ikisinin birleşiminde ortaya çıkar.

Belki de hepimizin içinde bir “Hasan” vardır. Yıllarca sustuğumuz, biriktirdiğimiz, dile getirmediğimiz şeyler… Ve bir gün gelir, bir olay tetikler, o an dilimiz çözülür gibi olur.

İşte bu yüzden, “dili çözülür gibi olmak” sadece bir deyim değil, hayatın ta kendisi.

---

Kelime sayısı: ~860