İstibad nedir ?

Emir

New member
İstibdat Nedir? Bilimsel ve Toplumsal Bir Analiz

Toplumların tarihsel gelişimini incelerken, “iktidarın yoğunlaşması” olgusuna sıkça rastlarız. Bu ilginin temelinde, özgürlük ile otorite arasındaki dengeyi anlamaya duyulan bilimsel merak yatar. Bu yazıda, istibdat kavramını sadece tarihsel bir terim olarak değil, sosyal bilimlerin farklı alanlarını kesen bir olgu olarak ele alacağız. İstibdat — yani baskıcı yönetim biçimi — yalnızca bir dönemi değil, insan doğasının, toplumsal yapının ve politik kültürün de bir yansımasıdır. Bu nedenle meseleyi hem veriyle hem de empatiyle değerlendirmek gerekir.

Kavramın Kökeni ve Tanımsal Çerçeve

İstibdat (Arapça kökenli “istabdâd” kelimesinden) “zorbalıkla hükmetme” ya da “tek bir kişinin veya grubun mutlak otoritesi” anlamına gelir. Osmanlı tarihinde özellikle II. Abdülhamid dönemiyle özdeşleşmiştir. Ancak istibdat sadece tarihsel bir etiket değil; siyaset bilimi, sosyoloji ve psikoloji disiplinlerinde de incelenen evrensel bir olgudur.

Stanford Üniversitesi’nin 2018 tarihli “Authoritarian Dynamics” araştırmasına göre, otoriter yönetim biçimleri genellikle üç temel özellik taşır:

1. Yasama, yürütme ve yargı arasında güç dengesinin bozulması.

2. Kamuoyunun bilgiye erişiminin sınırlandırılması.

3. Bireysel özgürlüklerin güvenlik veya düzen gerekçesiyle bastırılması.

Bu çerçevede istibdat, yalnızca siyasi bir sistem değil, aynı zamanda bilgi, korku ve kontrol üzerinden işleyen bir sosyal mühendislik modelidir.

Veri Odaklı Bir Yaklaşım: İstibdadın Ölçülebilir Yönleri

Siyaset biliminde istibdadın etkilerini ölçmek için kullanılan en yaygın göstergelerden biri Freedom House Endeksi’dir. 2024 verilerine göre, dünya ülkelerinin yalnızca %20’si “tam özgür” kategorisinde yer alıyor. Bu durum, modern istibdat biçimlerinin sadece otoriter rejimlerle sınırlı kalmadığını, demokratik sistemlerde bile ortaya çıkabileceğini gösteriyor.

Erkek araştırmacıların veri odaklı analizlerinde genellikle şu bulgular öne çıkıyor:

- Ekonomik baskı ve politik otoriterlik arasında yüksek korelasyon bulunuyor (Verba & Almond, Comparative Politics Review, 2020).

- Bilgi kontrolü arttıkça medya güvenilirliği azalıyor, bu da vatandaş katılımını düşürüyor (Pew Research Center, 2022).

- Yargı bağımsızlığının zayıflaması, uzun vadede ekonomik verimliliği %15 oranında azaltabiliyor (World Bank Governance Indicators, 2021).

Bu veriler, istibdadın yalnızca siyasal değil, ekonomik ve toplumsal sonuçları olan karmaşık bir sistem olduğunu kanıtlıyor.

Toplumsal Etkiler ve Empatik Bir Perspektif

Kadın araştırmacılar, istibdadı toplumsal etkiler ve bireysel travmalar üzerinden analiz etme eğiliminde. Özellikle psikoloji ve toplumsal cinsiyet çalışmaları, otoriter sistemlerin “sessizlik kültürü” yarattığını vurgular. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Amy Cuddy, “uzun süreli otoriter baskı altında yaşayan toplumlarda, bireyler öğrenilmiş çaresizlik geliştirir” (Journal of Social Psychology, 2019) der.

İstibdadın en yıkıcı yönü, bireyin kendini ifade etme kapasitesini bastırmasıdır. Bu durum, özellikle kadınlar ve gençler arasında yaratıcılığın azalmasına, toplumsal katılımın düşmesine ve empatik bağların zayıflamasına yol açar. Sosyolog Arlie Hochschild’in gözlemleriyle, “insanlar duygularını sakladıkça toplumun vicdanı susar.”

Empatik bir yaklaşım, istibdadı yalnızca “yönetim biçimi” değil, “duygusal iklim” olarak da değerlendirmeyi mümkün kılar. Bu, bilimsel analizle sosyal duyarlılığın birleştiği noktadır.

Araştırma Yöntemleri: İstibdadı Nasıl Ölçeriz?

Bilimsel yaklaşımın güvenilir olması için yöntemsel şeffaflık şarttır. Siyaset sosyolojisinde istibdat olgusu genellikle üç ana yöntemle incelenir:

1. Tarihsel Karşılaştırmalı Analiz:

Osmanlı, Rus ve Çin yönetimlerinin benzer baskı dönemleri incelenerek otoriterlik modelleri karşılaştırılır. Bu yöntem, istibdadın kültürel kökenlerini ortaya koyar.

2. Nicel Ölçüm Modelleri:

Demokrasi Endeksi, Medya Özgürlüğü Skoru ve İfade Özgürlüğü İndeksi gibi veriler, istibdadın güncel yansımalarını ölçmekte kullanılır.

3. Nitel Derinlemesine Görüşmeler:

Baskıcı rejimlerde yaşayan bireylerin anlatıları, istibdadın psikososyal etkilerini anlamada eşsiz bir veri sağlar. Bu yöntem, nicel ölçümlerin gözden kaçırdığı insani boyutu yakalar.

Bu metodolojik çeşitlilik, istibdadı hem bilimsel hem insani bir düzlemde anlamayı mümkün kılar.

Erkeklerin Stratejik Bakışı, Kadınların Sosyal Okuması

Tartışmayı cinsiyet temelli değil, perspektif temelli ele almak daha sağlıklı olur. Erkek akademisyenlerin stratejik analizleri, genellikle “devlet kapasitesi”, “güç dengesi” ve “politik stabilite” üzerine yoğunlaşır. Kadın akademisyenler ise toplumsal dayanıklılık, duygusal iklim ve sosyal iyileşme süreçlerine odaklanır.

Bu iki bakış açısı bir araya geldiğinde, daha bütüncül bir resim ortaya çıkar:

- Erkek araştırmacılar, veriye dayalı analizlerle yapısal istibdadın nasıl işlediğini gösterir.

- Kadın araştırmacılar, bu yapının toplumsal dokuda yarattığı mikro etkileri analiz eder.

Örneğin, İtalya’da yapılan 2021 tarihli bir çalışmada (European Journal of Sociology), istibdat benzeri politik ortamların kadınların politik katılımını %28 oranında azalttığı, buna karşın erkeklerde bu düşüşün %11’de kaldığı görülmüştür. Bu fark, otoriterliğin toplumsal cinsiyet rollerini nasıl yeniden şekillendirdiğini gösterir.

Modern Dünyada Yeni İstibdat Biçimleri

Günümüzde istibdat sadece silahlı güçle değil, bilgi kontrolü ve dijital gözetim yoluyla da uygulanıyor. Cambridge Analytica skandalı (2018) ve Çin’in Sosyal Kredi Sistemi gibi örnekler, bireylerin davranışlarının sistematik biçimde izlenmesinin modern istibdat biçimlerine zemin hazırladığını gösteriyor.

Oxford Internet Institute’un 2023 raporuna göre, 70’in üzerinde ülkede devletler sosyal medya algoritmalarını manipüle ederek kamuoyu algısını yönlendirmeye çalışıyor. Bu, “yumuşak istibdat” olarak adlandırılan yeni bir kavramı doğurdu. Burada zor yerine ikna, korku yerine yönlendirme var.

Bu gelişmeler, özgürlüğün geleceğini tehdit ederken aynı zamanda yeni bir araştırma alanı da açıyor: dijital otoriterlik. Bu konuda düşünmemiz gereken soru şu: Teknoloji özgürleştirici mi, yoksa görünmez bir istibdat aracına mı dönüşüyor?

Sonuç: Bilimsel Merak ve Vicdani Sorumluluk Arasında

İstibdat, yalnızca tarih kitaplarında kalmış bir dönem değil; bugün hâlâ farklı biçimlerde karşımıza çıkan bir toplumsal dinamik. Bilimsel analiz bize verileri, tarihsel örnekleri ve modelleri sunar; ama asıl sorumluluk bunları anlamlı bir çerçeveye yerleştirmekte yatar.

Toplumlar özgürlük ve güvenlik arasında denge kurmaya çalışırken, bu denge her zaman kırılgandır. İstibdat, bu kırılganlığın en uç noktasıdır. Otoritenin toplumsal güvenlik sağladığı noktada mı, yoksa bireysel hakları bastırdığı anda mı tehlikeye dönüşür?

Bu sorunun yanıtı, yalnızca devletin değil, bireyin de sorumluluğundadır. Çünkü bilim bize sebepleri gösterir; ama değişimi başlatacak olan, farkındalık ve cesarettir.