Takvim hangi gün ile başlıyor ?

Aylin

New member
Takvim Hangi Gün ile Başlıyor? Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıf Bağlamında Bir Analiz

Herkesin hayatında yer etmiş olan takvim, gündelik yaşamımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Her gün, her an, hafta başı ya da ay sonu olarak belirlediğimiz zaman dilimlerini anlamlandırırken, bu takvimlerin nasıl bir düzen içerisinde işlediğini sorgulamak çok nadir olur. Ancak, takvimlerin hangi günle başladığı meselesi, sadece bir tarihsel konunun ötesinde; toplumsal yapılar, eşitsizlikler, ve sosyal normlarla ilişkili derin bir konuya dönüşebilir. Bugün, takvimlerin toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi sosyal faktörlerle nasıl kesiştiğini, tarihsel ve kültürel bağlamda nasıl şekillendiğini anlamaya çalışacağız.

Takvimin Temeli: Pazartesi mi Pazar mı?

Dünyanın pek çok yerinde haftanın ilk günü, takvimlerin başlangıcı olarak kabul edilen "Pazartesi"dir. Ancak, bu yaygın uygulamanın dışında kalan farklı kültürel sistemler de bulunmaktadır. Örneğin, birçok Batı kültüründe, özellikle Hristiyan geleneklerinde, haftanın ilk günü olarak "Pazar" kabul edilir. Bu farklılıklar yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda toplumsal yapılar ve inanç sistemlerine dayanan bir çeşit tarihsel mirası yansıtır.

Fakat bu sistemlerin arkasındaki düşünceler genellikle "hiyerarşi" ve "toplumsal düzen" ile yakından ilişkilidir. Batı toplumlarında, özellikle feodal dönemde, toplumun sosyal yapısının temelinde din ve dini tatillerin etkisi vardı. Bu yüzden, Hristiyanlıkta Pazar günü "Tanrı'nın günü" olarak kabul edilmiş, haftanın ilk günü olarak da bu gün belirlenmiştir. Diğer toplumlar ise farklı bir düzeni benimsemiş; örneğin, İsrail’de Yahudi takvimi, haftanın ilk gününü Cumartesi’den sonra Pazar olarak kabul eder.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Kadınların Zaman ve Toplumdaki Rolü

Takvim ve zamanın işleyişi, toplumsal cinsiyetle de yakından ilişkilidir. Toplumda kadınların zamanla olan ilişkisi, tarihsel olarak "bakıcı" ve "ev içi" roller üzerinden şekillenmiştir. Kadınlar, tarihsel olarak zamanın yönetilmesinde daha çok ev içi işler ve çocuk bakımı gibi sorumluluklarla ilişkilendirilmiştir. Bu da takvimin "işlevsel" kullanımını, yani kadınların sürekli olarak günlük, haftalık ve aylık döngülerle organize olmasını gerektiriyordu.

Kadınların toplumdaki rolü, takvimi ve zaman dilimlerini nasıl organize ettiklerini etkileyen önemli bir faktördür. Özellikle ev içindeki emek, genellikle görünmeyen ve takvim üzerinden hesaplanmayan bir iş gücü kaynağı olarak kalmıştır. Zaman, çoğunlukla erkeklerin iş dünyasında organize ettiği ve ön planda tuttuğu bir kavram olarak anlaşılmıştır. Bu bakış açısıyla, takvimlerin erkeklerin toplumdaki "kamusal" varlıklarını ve kadınların ise "özel" alanlarını yansıttığını söylemek mümkündür.

Irk ve Sınıf: Takvimin Zamanında Kimlerin Söz Sahibi Olduğu

Irk ve sınıf, takvimin işleyişinde önemli rol oynar. Özellikle 19. yüzyılda, sanayileşen Batı toplumlarında sınıf ayrımları ve ırkçılık, zamanın düzenini ve yönetimini etkilemiştir. Üretim ilişkilerinin işlediği kapitalist toplumlarda, işçi sınıfı için zaman bir ürün haline gelmiş; iş gücünün düzenli çalışması için belirli saatler, günler ve takvimler oluşturulmuştur. Bu bağlamda, takvimin düzenlenmesi, özellikle işçi sınıfı açısından, çalışma saatlerinin, tatil günlerinin ve ücretli izinlerin belirlenmesinde hayati bir rol oynamıştır.

Ancak bu "iş gücü" yönetimi, her birey için eşit olmamıştır. Irkçı ayrımlar, özellikle siyahiler ve diğer etnik azınlıklar arasında, zamanın nasıl kullanılacağına dair belirli engeller yaratmıştır. Örneğin, Amerika’daki kölelik dönemi, siyahilerin zaman üzerindeki kontrolünün yok sayıldığı ve yalnızca beyaz efendilerin zaman dilimlerine hizmet ettikleri bir sistemdi. Bu durum, takvimlere ve zaman yönetimine bakış açımızı etkileyen önemli bir sosyal dinamik olmuştur.

Sınıf farklılıkları da takvimin işleyişine etki eden faktörlerden biridir. Orta sınıf ve üst sınıf için hafta sonu tatilleri, tatil günleri ve boş zamanlar bir ayrıcalıkken, düşük gelirli çalışanlar için bu tür zaman dilimleri daha sınırlıdır. Bu da takvimin, yalnızca tarihsel bir araç olmaktan çıkarak, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri yansıtan bir simge haline gelmesine yol açmıştır.

Erkek ve Kadın Bakış Açıları: Zamanı Nasıl Algılıyoruz?

Erkekler genellikle zamanın işlevsel, çözüm odaklı bir perspektiften bakılmasını savunurlar. Zamanı bir kaynak olarak görmek ve onu verimli bir şekilde kullanmak, özellikle erkeklerin iş gücü içinde daha fazla yer aldığı bir dünyada oldukça yaygın bir yaklaşım olmuştur. Erkeklerin zamanla ilişkisi, genellikle daha hedef odaklı ve sonuçlara ulaşma gayretiyle şekillenir.

Kadınların zamanla ilişkisi ise, daha empatik ve toplumsal bağları güçlendirmeye yönelik bir şekilde gelişir. Aile içindeki işler, bakım ve sosyal ilişkiler, kadınların zaman yönetimi açısından daha ön planda olmuştur. Kadınlar, zamanlarını daha çok toplumsal bağlar kurmak ve başkalarına hizmet etmek için kullanırken, erkekler daha çok kendi çıkarlarına yönelik bir zaman dilimi yaratma eğilimindedir.

Bu iki bakış açısı arasında belirgin bir fark olsa da, zamanın nasıl algılandığı, toplumsal cinsiyet rollerinin, ırkın ve sınıfın etkisiyle derinleşmiştir. Bu bağlamda, takvimin işleyişi ve başlangıcı, toplumsal yapılarla nasıl bir etkileşim içinde şekillendiğini ve bu süreçte kimlerin sesinin duyulduğunu sorgulamak önemlidir.

Sonuç: Takvim ve Zamanın Toplumsal Yapıları Yansıtması

Sonuç olarak, takvimin hangi günle başladığı meselesi, sadece tarihsel bir sorudan çok, toplumların sosyal yapıları, toplumsal normları ve eşitsizliklerini yansıtan bir sorudur. Takvim, zamanın sadece bir ölçüm aracı olmanın ötesinde, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerle şekillenen bir sosyal yapıyı gözler önüne serer.

Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Takvimin başlangıcı, toplumun tarihsel yapısını nasıl yansıtır? Toplumsal cinsiyet rollerinin, ırkın ve sınıfın zaman üzerindeki etkilerini nasıl daha iyi anlayabiliriz? Bu konuda atılacak adımlar toplumsal eşitsizlikleri nasıl dönüştürebilir?